top of page

Yıldızlı Bir Geceden...(Büyümek Üzerine)

  • Yazarın fotoğrafı: Saye
    Saye
  • 19 Tem 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 7 Eki 2024





Her yaşı kovalardım ben. Yaş hesabını yanlış yapar doldurduğumu değil girdiğim yaşı söylerdim. Evin en büyük çocuğu, her zaman en büyüğü olacaktım ben. Şimdi soruyorum kendime. Neydi beni acele ettiren? Ya da nedir şimdi beni yavaşlatan ve korkutan?


Mutlak bir cevabı olmamakla birlikte; hayat elbette. Hayat böyle değil mi zaten, her büyüğün cümlesinde "Yaşının ve gençliğinin tadını çıkar!" Korktuğum yerdeyim. Durduramıyorum zihnimi, kendimden küçük birini gördüm mü dolanıyor keşkeler dilime. Önce bir iç geçiriyorum ardından "Yaşının kıymetini bil..."


Bu cümleyi söyleyenlere kızardım. Ne çok biliyorsunuz siz derdim. Ben büyüyeceğim, bir an önce büyüyecek ve bu yaşımı hiç özlemeyeceğim. Düşünüyorum, bir çocuk niçin büyümek ister? Çok spesifik bir cevabım yok. Varsa da hatırlamıyorum. Ama zannediyorum ki büyüdüğümde hayat daha iyi olacak zannediyordum. O zaman da anneannemin şu cümlesi giriyordu işin içine."Büyüdüğünde sorumlulukların artacak." Neydi bu sorumluluklar? Küçükken anlayamıyordum. Neydi de insanları sıkıyordu? Bana en kolay gelen tepkiyi veriyordum elbet. Ona da kızıyordum. Bana göre anlayamazdı ki o beni. Yaşlıydı en nihayetinde. Cahil olanın ben olduğumu nereden bileyim.


Benim büyüme merakı ortaokula kadar sürdü. Başımıza bir sınav getirdiler ki sormayın gitsin. Öyle çok başarılı da olamayınca anladım etrafımda ki tabloyu. Çok güzel sevilmiştim ben. Kızılmak yoktu kitabımda. Naif bir çiçek gibiydim aile de. Ne olduysa, ne geldiyse başıma o sınavlar yüzünden gelmişti.


Lise giriş sınavı, üniversite giriş sınavı. Ortalama bir öğrenciydim işte. Sevildim demiştim ya. Başaramayışım yüzünden de çok üzülmüştüm. Bu konuya girersek toparlayamayacağımızdan korkuyorum. Yönümüzü çevirelim. Ve başarıları başka sahifelere emanet edelim. Sonra üniversiteye başladım. Lisede büyümekten iyice soğumuştum.


Büyümek iyi bir şey değildi işte. Üniversite de biraz özgürlük görünce acaba dedim. Orada da geçim sıkıntısı tuttu yakamı. Gerçekten yaka silktim.


Sonra iş bulma süreci ve kendi paranı kazanmanın verdiği o cazibeli his. Büyümeyi burada sevmiştim. Maddi özgürlüğü hissettiğimde tamam dedim. Gerçi benimki biraz sınırlıydı ama olsun. Sormadan almak, yola biraz tasasız devam edebilmek güzeldi. Kendi ayaklarının üzerinde durabilmenin verdiği özgüvense muhakkak paha biçilemez.


Ama bir şeyler vardı. Bu yaştaki büyümek geçmişteki tadı vermiyordu. Kekremsiydi bir kere. Oldukça buruk ve endişe yüklü. Hani sırtınızı suya verir ve yüzersiniz ama o tedirginliği de hissedersiniz ya. Hep bir tetikte olma haliydi. Çocukluğumda ki gibi beni sırtımdan desteklemiyordu babam. Annem beklemiyordu deniz kenarında. Bu defa varlıkları biraz uzaktı. Gölgelerini hissettiğimi asla inkar edemem. Yine de o yıllarda ki gibi değildi işte.


Ben bu duyguyu en çok 25 yaşımda yaşadım. 11 Eylül 2023'den sonrası kendime gelemediğim, yaşıma inanamadığım bir kaç ay geçirdim. Yeni bir eraya geçmiş gibi hissediyorum. Bir şeylere veda etmiş gibi. Yenilerini kucaklamam gerekiyormuş gibi. Ama tam olmamış şeylerde var. Küçükken bu yaşımı bu şekilde hayal etmiyordum. Yerimi küçümsediğimden değil. Ulaşmayı hedeflediğim yere henüz ulaşamadığım için bana garip geliyor sanırım.


25 yaş sendromu diye bir şey var. Kendimi onun kucağında buldum. Tam da bu yaşa alışmış ve onun güzelliklerini yaşamaya başlamışken, yeni bir yaşı karşılamam gerektiğini hatırlatıyor takvim yaprakları. Zaman diyor, geri getiremediğin en önemli şey zaman...


26 diyorum, 26 büyük bir sayı ama tren durmuyor. Bana da her yaşın cazibesini yaşamak düşüyor. Yine de korkuyorum. Büyümeyi sevmedim ben küçük Saye. Geçmişimize söylemek istersen...



							18.07.24

Comments


  • Facebook
  • Twitte
  • Pinteres
  • Instagram

Kayıt olduğunuz için teşekkürler!

© 2024 by SAYE

bottom of page